Bankacılık sektöründeki döviz payı 2001 krizini akıllara getirdi!

Döviz sıkıntıları, korona virüs salgını ve enflasyon sıkıntıları ile birlikte Türkiye'deki bankların döviz payında yaşanan gerileme ile birlikte 2001 krizi akıllara gelmeden edilemiyor. 2001 ve 2021 arasında fark ne? Gelin hep beraber 2001 krizini ve günümüzle olan ortak yönlerini inceleyelim.

Bankacılık sektöründeki döviz payı 2001 krizini akıllara getirdi!

Türkiye'deki Bankaların Döviz Payı 2021

Türkiye’deki bankaların döviz payı 2001 yılındaki seviyesine gittikçe yaklaşıyor! Bununla ilgili fikir sahibi olmak ve 2001 ile 2021 döviz mevduatındaki karşılaştırmaları yapmak için öncelikle 2001 krizini ele alalım.

2001 krizi 1990'lı seneler, Türkiye için siyasette sıkıntılar ve bozuk ekonomik temellerin yarattığı büyük sarsıntılarla geçti. 1998 senesine gelene kadar Türkiye'nin dış piyasada döviz getirisi olan en önemli ticaret ortaklarından Rusya'nın girdiği ekonomik kriz ve 1999 senesinde yaşanan Marmara Depremi'nin üst üste gelmesiyle birlikte ekonomik krizin bütçe üzerinde oluşturduğu yük giderek artış göstermişti.

Bankacılık sektöründeki döviz payı 2001 krizini akıllara getirdi! - Resim : 1

2001 Krizinde IMF kıskacı!

Krizin derinden hissedildiği bu dönemlerde dönemin yönetimi çareyi IMF'de bulmuş ve yükselen enflasyonu IMF borçlanması ile düşürmeyi hedeflemişti. Program kapsamında serbest faiz, sabit kur rejimi uygulanıyordu. Kur, Merkez Bankası'nın her gün için açıkladığı kurda sabit tutulurken, faiz oranları ise piyasa tarafından belirleniyordu.

Bankacılık sektöründeki döviz payı 2001 krizini akıllara getirdi! - Resim : 2

2001 krizinde oluşan ilk çatlak Kasım ayında yaşanan likidite krizi oldu

Bankacılık piyasasının yıl sonuna doğru açık pozisyonlarını kapatma arayışına girmesiyle faizler bir anda hızlı bir biçimde yükseldi. Bünyelerinde çok miktarda Hazine bonosu bulunan bankalar bunu finanse etmekte zorlandı ve faiz giderek yükselmeye devam etti.

Yabancı yatırımcının kaçışı ile sonuçlanacak bu likidite krizi yabancı yerleşiği olan yatırımcıların yaka paça fonlardan çıkmasına neden oldu. Bankalar arası piyasada gecelik faiz oranı kimi zaman yüzde 1000'in üzerine çıkarken, Kasım 2000'de aylık ortalaması yüzde 223 seviyesinde gerçekleşti. Kur sabit olmasına karşılık faiz oranlarının artışı kurun sabit tutulmasının bir anlamda hiçbir işlevinin kalmamasına sebep oldu.

Bu dönemde elinde yüklü Hazine tahvili bulunan Demirbank, bu likidite krizinden en çok etkilenen banka olarak konkordato ilanıyla birlikte Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredildi. Merkez Bankası'nın IMF'nin de desteği ile piyasayı fonlamasıyla çalkantı da bir süreliğine baskılandığını ve tabiri caizse yalancı bahar yaşandığını söylemek mümkün oldu. Ancak faizler krizin arifesinde düşüş göstermiyor ve baskılanamıyordu.

Durum böyle iken gecelik borçlanması yüksek miktarda olan kamu bankalarındaki baskıyı giderek artırıyor ve yavaş yavaş katlanılması zor bir hale gelinmeye başladı.

2001 Krizinin Nedeni Nedir?

Bankacılık sektöründeki döviz payı 2001 krizini akıllara getirdi! - Resim : 3

19 Şubat 2001 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında yaşananlar, aslında ağzına kadar patlayıcı madde bulunana bir varilin içine ateş atmakla eşdeğer sayılabilecek şekilde güçlü ve derindendi. Hali hazırda pamuk ipliğine bağlı ekonomi bu tartışmanın ardından bir anda domino etkisi ile yıkım sayılabilecek bir depreme neden oldu.

Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sırasında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Devlet Denetleme Kurulu'nun Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nda (BDDK) başlatmış olduğu denetime Başbakan Bülent Ecevit'in tepki göstermesi üzerine tartışma yaşandı.

Sezer, Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlattı ve bunun üzerine Ecevit de bu duruma tepki göstererek toplantıyı terk etti. Ecevit'in toplantı çıkışında bekleyen gazetecilere, "Bu bir devlet krizidir" yönündeki açıklamalarının hemen ardından olanlar oldu ve resmi olarak 2001 krizi başlamış oldu.

Zaten likidite sorunu yaşanmasından dolayı fonlardan ve yerli piyasadan kaçan yabancı yatırımcı bu olayların ardından daha hızlı bir kaçış tutumu sergileyerek krizin daha da şiddetlenmesine satışların daha da derinleşmesine yol açtı.

Aynı gün içinde 7 milyar doların üzerinde bir döviz satışı yapılması ile birlikte, bankalar arası piyasada gecelik faizler yüzde 5 bin ile 7 bin 500 seviyelerine kadar yükseldi. O zamanki adıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), bir günde yüzde 20'nin üstünde değer kaybetti ve panik satışları yabancı yatırımcıların dışında yerli yatırımcıya da sıçramış oldu.

Bankacılık sektöründeki döviz yokluğu reel piyasaya sirayet etmesi ile birlikte binlerce kişi işsiz kalırken yüzlerce firma kepenk kapatmak durumunda kaldı. MGK toplantısından 2 gün sonra sabit kur sisteminden dalgalı kur rejimine geçildi. Karar öncesi eski parayla 684 bin TL olan dolar kurunun fiyatı, dalgalı kur sistemine geçilmesi ile beraber eski para ile 1.2 milyon TL'ye yükseldi.

2001' Krizinden Nasıl Çıkıldı?

Dönemin Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı yapan Kemal Dervişoğlu yurda geri dönüş çağrılarını dinledi ve ekonominin başına geçirildi. Mayıs 2001'de Kemal Derviş'in açıkladığı "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı"; IMF ile imzalanacak olan stand-by düzenlemesi ve Dünya Bankası kredileriyle birlikte güven ortamının oluşması piyasadaki likiditenin artışını destekler nitelikteydi, gelen kredilerle birlikte düşen üretim denetim altına alındı ve tekrar üretim artırımına gidildi.

IMF bu dönemde yapısal reform için çalışmalarda bulundu ve ekonomik yasal düzenlemelerle ilgili telkinlerde bulundu neredeyse tüm telkinlerin dinlenilmesi uluslararası alanda Türkiye Ekonomisine olan güveni artırırken bu yasal düzenlemelerden bir tanesi olan Merkez Bankası'na para istikrarını sağlamak, ülke ekonomisine olan güveni perçinledi. Artık Merkez Bankası şimdiden kriz döneminden daha güçlü ve dik duruş sergiliyordu.

Dönemin Türkiye'sinde ekonominin patronu olan Kemal Dervişoğlu şimdilerde Dervişoğlu kanunları ile uluslararası alanda güveni artırdı ve fabrikaların özelleştirilmesi ile birlikte rekabet ortamının güçlenmesi ile fiyat dengelenmesi ile birlikte krizin üstesinden o dönem için gelindi.

2001 Krizi ile 2021 döneminin Ortak Sıkıntıları Nedir?

Az önce anlatılan 2001 krizi ile günümüz döneminde yaşanan sıkıntılarda çok ortak nokta yok gibi gözükse bile farklı olayların sonuçlarının aynı yere çıkması tekrar kriz mi geliyor? sorusunun sıkça sorulmasına neden oluyor.  

Şimdi  madde madde inceleyelim;

- 2001 krizinde yaşanan yüksek enflasyon, 2021'de aynı şekilde vatandaşlara sirayet ediyor.
- 2001'de TCMB'den nakit avans şeklinde kullanılan paralar ile döviz kurlarındaki sağlıksız fiyatlanmayı dengelemeye çalışmak.
- Banka mevduatlarındaki yaşanan likidite sıkıntısı 2001 zamanı ile eş değer derecede azalış göstermesi. 
- Cari açıktaki ciddi artış 
- Bankalar borçlarının döndürülememesi ve zaman zaman gecelik faizin çok ciddi miktarda yükseliş göstermesi.
- Piyasa beklentisi dışı döviz fiyatlamaları ve faiz oranları.

2022'de Ekonomik Kriz Yaşanacak Mı?

Global ekonomide ismi 4 büyükler olarak nitelendirilen ABD, İngiltere, Japonya ve Avrupa Birliği ülkelerinin Merkez Bankalarının enflasyon verileri, tüm dünyanın ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini yakından ilgilendiriyor.

Türkiye içinse durum biraz farklı pandemi nedeniyle üretimde yaşanan sıkıntıların dövize ve enflasyon oranına yansıması sıkıntının henüz net şekilde dile getirilmese de giderek büyüdüğünün göstergesi olabileceğini akıllara getiriyor.

Olası kriz senaryosunun en endişe verici tarafı iş gücü arzı sorunu ve tedarik zincirinin kırılması... Pandeminin en şiddetli olduğu dönemlerde neredeyse tüm dünya evlerine hapis olmuş mecburi olmadıkça tüm dünya izolasyon sürecine girmişti. Tekrarı yaşanması durumunda ise tekrar iş gücü arzında yaşanabilecek krizin bu defa tedarik zincirini kırması ihtimali krizin habercisi olabilir. 

Pandeminin henüz ne zaman biteceğine dair bir yorum yapmak sadece ülkelerin ekonomilerinin patronları için değil bilim adamları içinde henüz muallak durumda. Tüm fırsatların değerlendirilmesi ve yüksek kurun sağlıklı yatırımlar alma açısından idare edilebilmesi şartıyla IMF'in 2022 ve 2023 Türkiye'si için hedeflediği büyüme yüzde 20.

Etiketler